Tekerlek
Tekerlek fikri ilk olarak, muhtemelen, yan yana yatırılmış ağaç gövdeleri üzerine konulan nesnelerin itilerek hareket ettirilmesinden ortaya çıkmıştır.
Bilinen en eski tekerlek, birbirine tahta mıhlarla iliştirilmiş yan yana üç kalasın yontularak yuvarlaklaştırılması yöntemiyle üretilmiştir. Tekerlek ile ilgili en eski kayıt ise, MÖ 3.500 yıllarına ait olup, tekerlekli bir kızağı resmeden Sümer (Uruk) piktogramıdır. Döner masa ile çömlek üretimine de aynı tarihlerde yine Mezopotamya’da rastlanır.
Bir çember ve çemberi merkeze bağlayan parmaklıklardan oluşmuş tekerleklere ise ilk olarak MÖ 2000’li yıllarda Anadolu’daki atlı savaş arabalarında rastlanır.
MÖ 1400-1200’lü yıllarda Anadolu’da demirciliğin ortaya çıkmasıyla demir çağı başlamış, zamanla demir bir çemberin ısıtılarak yağlı bir dingil çevresinde dönen bir yüksük üzerine geçirilmesi ve soğutularak sabitlenmesi yöntemi bulunmuştur. Bu yöntem daha verimli ve daha uzun ömürlü tekerleklerin üretilmesine olanak sağlamıştır.
Tahta tekerlerin dayanıklılığını artırmak için zamanla dış çeperleri yüzük şeklinde demir bir yastıkla kaplanmaya başlanmıştır. Bu tür demir veya çelik yastıklara tren tekerlerinde de rastlanır.
18. yüzyılda kauçuk ağacından elde edilen kauçuk hammaddesi Avrupa’ya ulaşmış ve lastik kaplı tekerlerin üretimine imkân sağlamıştır.
Havalı (pnömatik) lastikli tekerler 1845 yılında icat edilmiş olmasına rağmen bisikletin yaygınlaşmasına kadar -yaklaşık yarım yüzyıl- popüler olamamıştır. 1888’de İskoç veteriner John Dunlop ilk havalı bisiklet tekerinin patentini almıştır.
İcadından günümüze üretim teknolojisi değişse de doğadan esinlenilen yuvarlak formu hala tekerleğin temelini oluşturmaktadır.